Montaj ve DeMontaj Hizmetleri

Taşıma yapılacak eşyalarınızı kendi eşyalarımız gibi gözeterek titizlikle hassas bir şekilde zarar vermeden taşıyoruz...

Profesyonel Evdeneve Ekipmanları

Sizin konforunuz, bizim işimizdir! uzun süren tecrübemiz ile evden eve taşımacılıkta, ofis taşımacılığı ve ev eşyası depolama hizmetleriyle her zaman müşteri memnuniyeti odaklı çalışan bizler için kalite ve profesyonel ekip anlayışı öncelikli hedefimizdir.

Nakliye Araçlarının özellikleri

Araçlarımız güvenli taşıma koşullarına uygun olup 1+1, 2+1, 3+1 ve daha geniş eşyaları taşıyabilecek kapasitede tasarlanmıştır

Profesyonel Deneyimli Elemanlar

profesyonel yetiştirilmiş işinde uzmanlaşmış eleman kadrosu kapalı kasa araç filomuz ile hijyenik koşullar altında hizmet vermeyi ilke edinmiş bulunuyoruz

21 Haziran 2014 Cumartesi

Karaca oğlan Gerçekten Yaşamış biri mi Yoksa bir Masal mı ?



KARACAOĞLAN DİYE GERÇEK ANLAMDA YAŞAMIŞ KİŞİ YADA BİR ŞAHIS VAR MIDIR YOK MUDUR?
Kimi Araştırma Çevrelerine göre Geçmişte Karacaoğlan Diye Yaşamış Kişi Yada Şahıs Yoktur ve Hiç Bir Zamanda Olmamıştır!
Sahibi Belli Olmayan Anonim Eserlere ''KARACAOĞLAN'' Atıflaması Yapılır - KARACAOĞLAN Anadoluda Söylenen Dilden Dile Gelen Ağıt Şiir Türkü vs Türündeki Sahibi Belli Olmayan Sözlere Yakıştırılan Bir Hayali Karakterdir , Söylentilere  Göre Tıpkı Karadeniz'deki '' TEMEL '' Örneği Gibi ...
1606' doğduğu, 1679'da ya da 1689'da öldüğü sanılmaktadır. Yaşamı üstüne kesin bilgi yoktur.  
Doğum yeri gibi, ölüm yeri de kesin olarak bilinmemektedir

Şiirlerinden, çok uzun yaşadığı anlaşılmaktadır. Hoca Hamdi Efendi'nin anılarına göre Maraş'taki Cezel Yaylası'nda doksan altı yaşında ölmüştür.
Sırasıyla bu iki soruya Karacaoğlan hakkında yapılan araştırmaları ve şiirleri göz önüne alarak cevap arayalım: Cumhuriyet döneminde Karacaoğlan hakkında yapılan araştırmaların çoğunda XVII. Yüzyılda Çukurova’da yaşayan  
Karacaoğlan’dan başka Karacaoğlanların da var olduğu dile getirilmiş


1-“Nizipli Karacaoğlan” 

2-“Rumelili Karacaoğlan”

3-“Yozgatlı Karacaoğlan”

... gibi şairlerin varlığı üzerinde fikirler ortaya konmuş. 

Yaşar Kemal'in Üç Anadolu Efsanesi adlı kitabını epeydir okumak istiyordum. Bu hafta sonu nihayet elime aldım. Yaşar Kemal'in o güzelim  Türkçesinin eşsiz lezzetine vara vara önce Köroğlu efsanesini okudum. Akabinde Karacaoğlan efsanesine geçtim. Hey! Nasıl severim Karacaoğlan'ı anlatamam. Şairdir bir kere... Hımm... Sonra bağlama çalar. Maceracıdır. "Etme, eyleme, uyma şeytan sözüne. Gurbet elin kahrı zehirden acıdır. Senin başındaki kavak yelleri gelir geçer... Sazının üstüne saz yok, sözünün üstüne söz yok.... Obadan ayrılma. Gitme gurbet ellere." demişlerdir demesine ama gençtir  
Karacaoğlan. Yüreğinde bir top ışık, bir ateş harmanı, çiçek açmış o bahar dalı... Yeni yüzler, yeni dünyalar görmek, yeni yeni insanlarla tanışmak, yeni yeni şeyler söylemek onu çeker.  Yolundan döndüremezler. Aşığın birine sormuşlar. Vatanın nere? diye... Sazını göstermiş. "Bura," demiş. O hesap. Aşıktır. Bir yerlere sığamaz Karacaoğlan. Sazı sırtında, yine, yeni, yeniden yollara düşer.  İlk defa gurbete çıkmıyordur ki üstelik... Daha önce defalarca uzun uzun ovaları, yolları, belleri, dağları yürümüştür. Ayrıca nereye gittiğini, neyle karşılaşacağını bilmemesi her daim hoşuna gider

Belgeler gösterilmiştir.Bu Bilgiler aşağıdaki Kaynak sitelerden alınmıştır benzer kaynaklar çoktur

Yaşamı üstüne kesin bilgi yoktur!  
Nereli olduğu üstüne değişik görüşler öne sürülmüştür.
Bazıları Osmaniye ili Düziçi ilçesinin Farsak köyünde doğduğunu söylerler. Batı Anadolu'da yaşayan Karakeçili aşireti onu kendinden sayar. Mersin'in Silifke, Mut, Gülnar ilçelerinin köylerinde, o yöreden olduğu ileri sürülür.
Kaynaklardan ve şiirlerinden edinilen bilgilerden çıkarılan, onun Çukurova'da doğup, yörenin Türkmen aşiretleri arasında yaşadığıdır.
Adı bazı kaynaklarda Simayil, kendi şiirlerinden bazısında ise Halil ve Hasan olarak geçer. Akşehirli Hoca Hamdi Efendi'nin anılarına göre Karacaoğlan yetim büyüdü. Çirkin bir kızla evlendirilmek, babası gibi ömür boyu askere alınmak korkusu ve o sıralarda Çukurova'da derebeyi olan Kozanoğulları ile arasının açılması sonucu genç yaşta gurbete çıktı. İki kız kardeşini de yanında götürdüğünü, Bursa'ya, hatta İstanbul'a gittiğini belirten şiirleri vardır. Yine bu şiirlerinden anlaşıldığına göre, Bursa'da ev bark sahibi oldu, evlat acısı gördü.Anadolu'nun çeşitli illerini gezdiği, Rumeli'ye geçtiği, Mısır ve Trablus'a gittiği de sanılıyor. Yaşamının büyük bir bölümünü Çukurova, Maraş, Gaziantep yörelerinde geçirdi.

Doğum yeri gibi, ölüm yeri de kesin olarak bilinmemektedir. Şiirlerinden, çok uzun yaşadığı anlaşılmaktadır. Hoca Hamdi Efendi'nin anılarına göre Maraş'taki Cezel Yaylası'nda doksan altı yaşında ölmüştür. 

En son bulgulara göre ise mezarının İçel'in Mut ilçesinin Çukur köyündeki Karacaoğlan Tepesi denilen yerde olduğu sanılmaktadır.
Karacaoğlan Osmanlı Devleti'nin iktisadi bunalımlar ve iç karışıklıklar içinde bulunduğu bir çağda yaşamıştır. Şiirinin kaynağını, doğup büyüdüğü göçebe toplumunun gelenekleri ve içinde yaşadığı, yurt edindiği doğa oluşturur. Güneydoğu Anadolu, Çukurova, Toroslar ve Gavurdağları yörelerinde yaşayan Türkmen aşiretlerinin yaşayış, duyuş ve düşünüş özellikleri, onun kişiliği ile birleşerek âşık edebiyatına yepyeni bir söyleyiş getirir. Anadolu halkının 17. yy'da çektiği acılar, göçebe yaşantısının yoklukları, çileleri, çaresizlikleri, şiirinde yer almaz.
Karacaoğlan'ın şiirileri aşk ve doğa üzerinde kuruludur. Ayrılık, gurbet, sıla özlemi ve ölüm en çok değindiği konulardır.  
Duygularını, yaşadıklarını, düşüncelerini içten, gerçekçi ve özgün bir şiir yapısı içinde anlatır. Karacaoğlan, Türk aşık edebiyatına yepyeni bir söyleyiş biçimi getirdi. Doğa benzetmelerini sık sık kullanır. Çok yalın ve temiz bir Türkçe kullanır.
Karacaoğlan halk söyleyişine ve zevkine bağlı kalarak doğa sevgisi,aşk ve gurbet gibi temaları işlemiştir.Yaşadığı dönemde üne kavuşmuş,kendisinden sonra gelen birçok ozanı derinden etkilemiştir. Bu olumlu etkiler günümüz Türk şiirine kadar uzanır.Elinde sazı,dilinde sözüyle köy köy diyar diyar dolaşır insan ve tabiat sevgisini işlemiştir.Karacaoğlan güzellere düşkündür.
Onun övdüğü,izini sürdüğü güzeller canlı hayatın içindedir.Gönlünde bütün güzellere yer vardır. Şiirlerini ilk kez Nüzhet Ergun derleyip yayınladı. Birçok şiiri bestelenmiştir.
Şiirlerinin türleri
Karacaoğlan, yaşadığı çağda yetişmiş başka saz şairlerinin tersine, dil ve ölçü bakımından Divan Edebiyatı'nın ve tekke şiirinin etkisinden uzak kalmıştır. Anadolu insanının o çağdaki günlük konuşma diliyle Türkçe yazmıştır. Kullandığı Arapça ve Farsça sözcüklerin sayısı azdır. Lirik söyleyişi vardır. Yöresel sözcükleri ise yoğun bir biçimde kullanır. 
Deyimler ve benzetmelerle halk şiirinde kendine özgü bir şiir evreni kurmuştur. Bu da onun şiirine ayrı bir renk katar. Bu sözcüklerin bir çoğunu halk dilinde yaşayan biçimiyle, söylenişlerini bozarak ya da anlamlarını değiştirerek kullanısadr. Karacaoğlan, halk şiirinin geleneksel yarım uyak düzenini ve yer yer de redifi kullanmıştır. Hece ölçüsünün 11'li (6+5) ve 8'li (4+4) kalıplarıyla yazmıştır.

Karacaoglan
Bazı şiirlerinde ölçü uygunluğunu sağlamak için hece düşmelerine başvurduğu da görülür. Mecaz ve mazmûnlara çokça başvurması, söyleyişini etkili kılan önemli öğelerdir. Şiirsel söyleyişinin önemli bir özelliği de, halk şiiri türü olan mani söylemeye yakın oluşudur. 
Koşmalar, semailer, varsağılar ve türküler şiirleri arasında önemlice yer tutar. Bunların her birinde açık, anlaşılır bir biçimde, içli ve özlü bir söyleyiş birliği kurmuştur. Pir Sultan Abdal, Âşık Garip, Köroğlu, Öksüz Dede, Kul Mehmet'ten etkilenmiş; şiirleriyle Âşık Ömer, Âşık Hasan, Âşık İsmail, Katibî, Kuloğlu, Gevheri gibi çağdaşı şairleri olduğu kadar 18. yüzyıl şairlerinden Dadaloğlu, Gündeşlioğlu, Beyoğlu, Deliboran'ı, 19. yüzyıl şairlerinden de Bayburtlu Zihni, Dertli, Seyranî, Zileli Talibî, Ruhsatî, Şem'î ve Yeşil Abdal'ı etkilemiştir. 
Daha sonra da gerek Meşrutiyet, gerek Cumhuriyet dönemlerinde, halk edebiyatı geleneğinden yararlanan şairlerden Rıza Tevfik Bölükbaşı, Faruk Nafiz Çamlıbel, Behçet Kemal Çağlar, Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Kutsi Tecer ve Cahit Külebi Karacaoğlan'dan esinlenmişlerdir. 
Şiirleri 1920'den beri araştırılan, derlenip yayımlanan Karacaoğlan'ın bugüne değin, yazılı kaynaklara beş yüzün üzerinde şiiri geçmiştir. varsağının kurucusu ve en çok varsağı söyleyen şair karacaoğlandır. 
Karacadağ adı buradan gelmektedir.Ama bir başka söylentiye göre hikayesi şöyledir;Diyarbakır beyinin dünya güzeli bir kızı varmış.
Beyin yanında marangoz olarak çalışan yoksul bir delikanlı, bu kızı görüp aşık olmuş. Anasına gidip, beyin kızını kendisine istemesini söylemiş. 
Anası her ne kadar, bu işin olamayacağını anlatmaya çalışmışsa da oğlunun yalvarmalarına dayanamayarak, beye gidip durumu anlatmış ve sözlerini de şu maniyle bitirmiş.

Güneşe bakmak olmaz Gönülü kırmak olmaz Büyüklük sizde kalsın Seven ayırmak olmaz
 free counter

KARACAOĞLAN EJDERHA İLE SAVAŞMIŞ ...

Bey kadını dinledikten sonra, "Benim de çok sevdiğim bir oğlum vardı. Bir gün atalarımızdan kalma değerli kılıcımızı alarak, dağda yaşayan ve insanların başına bela olan ejderhayı öldürmeye gitti fakat, ejderha onu öldürdü ve kılıç da dağda kaldı. 
Eğer, oğlun bu ejderhayı öldürür, o kılıcı da geri getirirse kızımı ona veririm" demiş. Anası gelip olanları oğluna anlatınca, delikanlı anasıyla helallaşıp hemen dağa gitmiş.
Ejderha Karaca oğlanı görünce, ağzından ateşler püskürterek, daha delikanlı davranamadan, onu yakıp öldürmüş.
Oğlan can acısıyla öyle derin bir ah çekmiş ki, feryadı gökleri titretmiş. Bu çığlığı işiten anası, oğlunun öldüğünü anlamış ve duyduğu büyük acı ile şunları söylemiş.

Sandım olacak düğün Kara gün oldu bugün Oğlumu alan dağlar Sen de karaya bürün

Acılı ananın bu ahı üzerine, dağ kararmış ve bundan böyle bu dağın adı da KARACADAĞolmuştur.

Araştırıcılar tarafından varlığı kabul edilen ancak yaşadığı yüzyıl hakkında anlaşmazlıklar bulunan Yozgatlı Karacaoğlan XVI. yüzyılda yaşamış bir Bektaşi Şairi olarak gösterildiği gibi 105 XIX. Yüzyılında yaşamış ümmi bir aşık106 ve medrese tahsilli görmüş bir şair 107
olarak da gösterilmektedir.

Yozgatlı Karacaoğlan’ın yaşadığı yüzyıl ve sosyal statüsü hakkındaki rivayetlerin bu derece çeşitlenmesi öncelikle Yozgatlı Karacaoğlan’ın varlığının araştırılmaya muhtaç olduğunu göstermektedir. Hangi yüzyılda olursa olsun Yozgat’ta Karacaoğlan adında bir aşık/şair gerçekten yaşamış mıdır? Yaşamışsa yaşadığı yüzyıl mensubu olduğu sosyal çevre ve köyü/ kasabası neresidir?

Sırasıyla bu iki soruya Karacaoğlan hakkında yapılan araştırmaları ve şiirleri göz önüne alarak cevap arayalım: Cumhuriyet döneminde Karacaoğlan hakkında yapılan araştırmaların çoğunda XVII. Yüzyılda Çukurova’da yaşayan Karacaoğlan’dan başka Karacaoğlanların da var olduğu dile getirilmiş. Bu çevrede “Nizipli Karacaoğlan”
108 “Rumelili Karacaoğlan”109 “Yozgatlı Karacaoğlan”110… gibi şairlerin varlığı üzerinde fikirler ortaya konmuş. Belgeler gösterilmiştir.

İşte bu çerçevede Yozgatlı Karacaoğlan’ın hakkında ileri sürülen görüşler şu noktalarda toplanmaktadır.

Yukarıda adı geçen makalesinde en az dört Karacaoğlan’ın yaşamış olduğu görüşünü dile getiren Prof. Dr. İlhan Başgöz “Karaca’oğlan
111 adlı eserinde “bir Karac’oğlan dan ziyade Karac’oğlan geleneğinden Karac’oğlan şiir okulundan bahsetmenin daha doğru olduğu” kanaatini taşıdığı belirtmektir. 112 Yayınlandığı bu eserinden sonra Karacaoğlan üzerine yaptığı araştırmaları sürdüren Başgöz yapılan araştırmalarla XVI. yüzyılda yaşadığı bildirilen Bektaşi tarikatına mensup Karacaoğlan’ın113 Yozgatlı olduğu hükmüne varmaktadır.
114 Bu Karacaoğlan Rumeli’deki savaşlara katılan bir yeniçeri şairidir. Yılmaz Göksoy’un tespit ettiği rivayetlerden115 yola çıkan Başgöz’e göre Karacaoğlan, Yozgat’ın Mamure (Aydıncık) köyünden olup, pazarlarda pekmez satarak geçimini temin etmektedir. Pazarlarda pekmez satarak geçimini temine çalışan bu köyü daha sonra Zileli Salih Hoca medresesinden tahsili görmekte, bulunan ardından saz şairleri geleneğine uygun bir şekilde rüya görüp bade içmekte çalıp türkü söylemektir. Ardından Yavuz Sultan Selim’in ordusunda İran seferine katılmakta, 1514 yılındaki bu seferde gösterdiği yararlılıklardan dolayı terfi etmekte, bunun ardından ordudan ayrılarak Yozgat’a dönmektedir. Yozgat’ta sevdiği kız alamayınca yeniden orduya katılarak Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılan Avrupa seferlerinde bulunmaktadır.116

Yozgatlı Karacaoğlan’a yakıştırılan bu uzun maceralı ve destani hayatın izaha muhtaç bir çok yeri bulunmaktadır. Pazarda pekmez satan bir köylünün daha sonra Zile’de medrese tahsili görmesi, medrese tahsilinden sonra bede içip, aşık olması, Yavuz’un ordusuyla İran’a Kanuni’nin ordusuyla Avrupa içlerine gitmesi, devşirme çocuklarından kurulan Yeniçeri ordusundan Kolağası Yardımcılığı rütbesine kadar yükselmesi, gerçek bir hayatın izlerini taşımaktan çok, musannifi bilinmeyen bir halk hikayesinin konusuna daha uygun düşmektedir.
117

Yozgatlı Karacaoğlan’ın XIX. yüzyılda yaşadığını dile getiren ilk yazılar M. Şakir Ülkütaşır tarafından kaleme alınmıştır. Ahali Gazetesi
118 ve Yeni Türk Mecmuası’nda 119 yayınlanan yazılarında Ülkütaşır, “Yozgatlı Karacaoğlan, Yozgat’ın Zeyneddin (Doğanlı) köyünde doğmuş ve o havalide tanınmış bir halk şairidir. 1260 h. tarihlerinde yani Osmanoğullarından Abdülmecid zamanında yaşamıştır. Ümmi olup deyişleri de fıtri istidadının mahsulüdür.” görüşlerine herhangi bir kaynak göstermeden yer vermekte ve Yozgatlı Karacaoğlan’a ait olarak gösterdiği beş koşmayı yayınlamaktadır.

Yozgatlı Karacaoğlan’ın XIX. yüzyılda yaşadığını savunan bir diğer araştırıcı ise tesbit ettiği rivayetlerde Prof. Dr. İlhan Başgöz’ün şairimizin XVI. yüzyılda yaşadığı görüşünü savunmasına kaynaklık eden Yılmaz Göksoy’dur. Erciyes dergisinden yayınlanan üç makalesinde
120 başta M. Şakir Ülkütaşır’ın yazıları olmak üzere, Yozgat civarında dolaşan rivayetleri değerlendirerek ve Yozgatlı Karacaoğlan’ın olduğu kabul edilen şiirleri inceleyerek sonuca ulaşmaktadır:
Yılmaz Göksoy, A. Gani Telli Hoca adlı kaynak kişinin Karacaoğlan’ın mezarının Gevrek ile Doğanlı köyleri arasındaki yığılı taşların arasında olduğunu söylediğini bildirmektedir
121 ki bu rivayet Ülkütaşır’ın Yozgatlı Karacaoğlan’ın Zeyneddin (doğanlı) köyünden olduğuna dair verdiği bilgiye de uymaktadır. 122
Yılmaz Göksoy’un tesbit edilen bir başka rivayet ise, Yozgatlı Karacaoğlan’ın Gevrek köyüne uğradığı, bir kıza aşık olduğu, kızı alamayınca da üzüntüsünden öldüğü şeklindedir.
123
Yine Göksoy tarafından tesbit edilen bir başka rivayetin Yozgatlı Karacaoğlan’ın Mamureli (Aydıncık) olduğuna işaret ettiğini ve bu rivayetin Prof. Dr. İlhan Başgöz tarafından onun XVI. Yüzyılda yaşadığının delili olarak gösterildiğini daha önce ifade etmiştik.
124
Bu rivayetlere ilaveten Göksoy, Karacaoğlan’ın şiirlerinde geçen yer isimleri ile Yozgat’taki yer isimleri arasında bağlantı kurmakta ve meşhur, Karacaoğlan ile Karacakız
125 hikayesinin de Yozgatlı Karacaoğlan’a ait olduğunu ileri sürmektedir. Göksoy’un bu konudaki görüşleri şu noktalarda toplanmaktadır:
Karacaoğlan’ın
“Mamalı’dan ben bir Rıdvan oğluyum”
mısraı bazı araştırıcılarca
126 XVII. Yüzyılda yaşayan Karacaoğlan’ın Mamalı aşiretinden olduğu şeklinde yorumlanmaktadır. Halbuki Dulkadirlilerin bir kolu olan Mamalı aşiretinin Bozok civarında yerleşmiş Türkmen oymaklarından olduğu açıktır. 127 Ayrıca;
“Uğran Pazarcık’a Salmanbaba’ya”

mısranın da Yozgatlı Karacaoğlan'a ait olmasının muhtemel olduğunu belirten Göksoy mamalı aşiretinin yerleştiği çorum un sungurlu ilçesine bağlı salman köyünün varlığına dikkat çekmektedir.Karacaoğlan ın;
“Tonuz ovasına her gelen çöker”
mısraını değerlendiren Göksoy Yozgat yaylalarının eski adı Tonuz olan Şarkışla ya kadar uzandığını belirterek yine Şarkışla nın Topaç köyü yakınlarındaki Kızılırmak’ın geçitlerinden birisinin Karacaoğlan adını taşımasına dikkat çekerek Yozgatlı Karacaoğlan’ın bu çevrede çalıp-söylediği kanaatine varmaktadır. Yine Karacaoğlan’ın;
Bozok kazasında Üsyünova da
128
Yavrunun menendi güzel var m’ola”

mısralarının Yozgatlı Karacaoğlan’ın varlığının delillerinde biri olduğunu bildirmektedir. Göksoy, Karacaoğlan ile Karakız’ın mezarının olduğu bu köye Karakız adını bu sebeple vermiş olduğu görüşlerini ortaya koymaktadır.
129 Makalelerinde daha sonra Karacaoğlan’ın şiirlerinde geçen mahalli kelimeler ve yer isimleri sadece Yozgat’ta kullanılan mahalli kelimeler olduğunu belirterek şiirlerde geçen Emir, Eymirli, Sincan gibi yer isimlerinin de Yozgat’ta bulunduğuna dikkat çekmektedir.130

Birbirinden farklı ve dağınık bu rivayetleri değerlendiren Göksoy biri XVI. yüzyılda diğeri XIX. yüzyılda yaşamış iki Yozgatlı Karacaoğlan’ın bulunabileceği ihtimali üzerinde duruyor.
131 Görüldüğü üzere bu rivayet şu veya yüzyılda bir Yozgatlı Karacaoğlan’ın yaşadığına hükmetmemize yetecek bilgi ve belgeleri beraberinde getirmemektedir. XVI.yüzyılda bir Yozgatlı Karacaoğlan’ın yaşamış olacağı ise büsbütün imkansız gibi görünmektedir. XVI. büyük ölçüde göçebe hayatı yaşanan, mamur bir beldeden yoksun olan132 Bozok'ta XVI.yüzyılında yaşamış hiçbir şair günümüze gelmezken hakkında anlatılanlarda gerçekten çok hikaye unsurları bulunan Yozgatlı Karacaoğlan’ın günümüze gelmesi oldukça zordu. Kaldı ki Yılmaz Göksoy’un derlediği hikayeden 133 başka elimiz de bilgi bulunmadığı halde XVI. yüzyılda yaşamış Yozgatlı Karacaoğlan dan bahsetmek mümkün değildir.

Bununla birlikte eğer Yozgat’ta Karacaoğlan’ın adına bir şair yaşamışsa bunun XIX. yüzyılında yaşamış olması kuvvetle muhtemeldir. Yozgat XIX. yüzyılda Çapanoğulları’nın imar hareketleriyle Orta Anadolu’nun gelişmiş bayındır şehirlerinden biri haline gelirken açılan onlarca medresede tahsil görenlerin bir çoğü güçlü birer şair olacak bu yüzyılında tertip edilen cönk ve mecmualarda yerlerini almışlardır. Nitekim yaklaşık yüz yıl önce tertip edildiği anlaşılan Yozgat’ın Fakıbeyli köyünden İbrahim tarafından Yozgat İl Müzesi’ne bağışlanan bir cönkte XIX. yüz yılında yaşayan Yozgatlı şairlerle birlikte Karacaoğlan’ın da beş şiiri bulunmaktadır
134 yine bu dönemde yetişen Hüzni ve Zari’nin cönklerinde Karacaoğlan şiirleri bulunmaktadır. 135 Şiileri sözlü gelenekte yaşayan hayatı hakkındaki rivayetler halk arasında dolaşan Karacaoğlan’ın günümüze yakın bir tarihte yaşamış olmasını daha çok ihtimal için buluyoruz.

Bütün bu rivayetler ve şiirlerden hareketle meşhur Karacaoğlan’dan faklı olarak Yozgat’ta bir Karacaoğlan dan faklı olarak Yozgat’ta bir Karacaoğlan’ın yaşadığını kabul edersek, bu şairin meşhur Karacaoğlan’ın etkisi altında bu mahlası aldığını veya halkın Karacaoğlan’ı taklit etmesinden dolayı kendisine karaca oğlan adını yakıştırdığını ve zamanla bu mahlasla çerçevesinde tanındığını düşünebiliriz. Yozgatlı Karacaoğlan’a mal edilen şiirlerin çoğunda meşhur Karacaoğlan’ın tavrını, edasını görmekteyiz. Bu şiirler gerçekten Çukurovalı Karacaoğlan’a aittir yada Yozgatlı karaca oğlan, Karacaoğlan etki sinede şiir söyleyen bir şairimizdir. Karacaoğlan’ın Anadolu’da yüzyıllardır eksilmeyen şöhreti ve şiirlerinin bir çok şair tarafından taklit edildiği göz önüne alınırsa her iki ihtimalin de tabii olduğu anlaşılır.

Yozgatlı Karacaoğlan’a mal edilen şiirlerle, Yozgatlı diğer şairlerin şiirleri arasında bir takım konu, söyleyiş ve en önemlisi “ayak” benzerlikleri bulunmaktadır. Bu noktalardan hareketle Yozgatlı Karacaoğlan hakkında bir sonuca varılamaz ise de Karacaoğlan’ın ve şiirlerinin yukarıda değerlendirilen belgelerin ışığında Yozgat’a ve Yozgatlı şairlere uzak olmadığı rahatlıkla dile getirilebilir.

Sonuç olarak biz, buraya kadar değerlendirdiğimiz bilgi ve belgelerin ışığında Çukurovalı Karacaoğlan’ın etkisi altında şiir yazan XIX. Yüzyılda yaşamış bir Yozgatlı Karacaoğlan’ın varlığını aksi ispat olunana kadar kabul ediyor ve Yozgatlı Karacaoğlan’a mal edilen şiirleri de bu çerçevede değerlendiriyoruz.
_________________________________________________________________________________________________


Her Sabah Her Sabah Çıkar Bakarsın
Bilemiyorum Ne Derdin Var Yar Senin
Dertli Sinem Aşk Oduna Yakarsın
Bilemiyorum Ne Derdin Var Yar Senin

Bahar Gelmeyince Güller Açılmaz
136
Yarsız Yaylalara
137 Konup Göçülmez
Uykudan Mı Kalktın Gözün Açılmaz
Bilemiyorum Ne Dersin Var Yar Senin

Yaz Gelince Kuru Otlar Sulanır
Cahil Olanların Gönlü Bulanır
Yıl Başında İki Bayram Dolanır
138
Bilemiyorum Ne Derdin Var Yar Senin

Bahar Gelmeyince Güllerin Bitmez
Şakıyıp Dalında Bülbüller Ötmez
Her Sabah Ellerin Koynundan Gitmez
Bilemiyorum Ne Derdin Var Yar Senin

Karac’oğlan Der Ki Olduğu Yerde
Ciğer Biryan Olur Gördüğü
140 Yerde
Sabah Güneşinin Doğduğu Yerde
Bilemiyorum Ne Derdin Var Yar Senin
141

Kömür Gözlüm Ben Bu Yerden Gidersem
Gülen Oynan Yaran İle Eş İle
Aralıktan Kem Haberin Duyarsam
Delem Bu Sineme Kara Taş İle

Hey Ağalar Ben Bir Hata İşledim
Gamı Koydum Kasavete Başladım
Elma Deyi Al Yanağı Dişledim
İncitmişim Dökülesi Diş İle

Ememedim Leblerinden Barımı
143
Deremedim Has Hasbahçemden Narımı
144
Kim Ağlatmışım Benim Nazlı Yarim
Kan Doldurmuş Gözlerine Yaş İle

Karac’oğlan Ben Sevdadan Doyamam
145
Ak Gerdanda Çifte Benler Sayamam
Can Tatlıdır Cana Kıyamam
Meğer Ağu Yediler Aş İle
146

Ateşim Yanmadan Tütünüm Tüter
Havaya Bulutun Ağdığını Gibi
Yarin Bahçesinde Gülleri Biter
Ayın On Dördünde Doğduğu Gibi

O Yar Yine Bize Name Yollanmış
Arif Olan Sözlerinden Anlamış
Al Yanaklar Domur Domur Terlemiş
Rahmetin Güllere Yağdayı Gibi

Karaca Oğlan Aydur Başların Tacı
Ayrılık Şerbeti Zehirden Acı
Kıvrım Kıvrım Olmuş Zülfünün Ucu
Mor Menevşe Boynun Eğdiği Gibi
147

 


Share:

8 Haziran 2014 Pazar

Dünya Bu Köpeği Konuşuyor

Dünya Bu Köpeği Konuşuyor - İtfaiye ile birlikte yavrularını kurtardı

 

MUĞLA’nın Bodrum İlçesi’nde, bir sokak köpeği, yağmur suyu tahliye kanalında mahsur kalan 8 yavrusunu itfaiye ekiplerinin de yardımıyla son anda boğulmaktan kurtardı.


Kumbahçe Sahili’ndeki yağmur suyu tahliye kanalınının denize bakan kısmından ağzında ıslanmış halde yavrusuyla çıkan bir sokak köpek olduğunu farkeden çevredekiler durumu itfaiye ekiplerine bildirdi.
 
İtfaiye ile birlikte yavrularını kurtardı
 
Denizin yükselmesi ve dalgalar nedeniyle içi suyla dolduğu belirlenen tahliye kanalına caddedeki mazgal kapağını açarak giren itfaiye ekipleri, el feneriyle baktıklarında, içerde 7 yavrunu daha bulunduğunu farketti. Önce, kanalın ağzı kapatılıp, denizden su girişi önlendi.
 
İtfaiye ile birlikte yavrularını kurtardı
 
Ancak, yavruların bulunduğu bölümün dar olması nedeniyle girmek mümkün olmadı. Bunun üzerine itfaiye ekipleri, kanaldan çıkardığı yavurusunun birini az ilerdeki bir binanın balkonunun altına götürüp, emziren köpeği ıslık çalarak çağırdı.
 
İtfaiye ile birlikte yavrularını kurtardı
 
İtfaiye ekipleri, yanlarına gelen köpeği tekrar kanala sokup, diğer yavrularını da çıkarması sağladı.
 
İtfaiye ile birlikte yavrularını kurtardı
 
5-10 dakika arayla su dolu kanala girip, diğer yavrularını da tek tek kurtarıp, emziren köpek, çevredekilere "işte annelik böyle bir şey" dedirtti. Köpeğin her yavru çıkarışında alkışlayan çevredekiler, itfaiye ekiplerine de teşekkür etti. İçeride başka yavru kalmaması üzerine itfaiye ekipleri, mazgal kapağını kapatıp, ayrıldı.
 
İtfaiye ile birlikte yavrularını kurtardı
 
Köpeği, kanaldan kurtardığı yavrusuyla çıkarken görüp, durumu itfaiyeye bildiren Erhan Erol, "Köpeği ağzında yavrusuyla perişan halde görünce şüphelendim. İyi ki itfaiyeyi aramışım, yoksa yavrular içerde belki de boğulup, ölecekti" dedi.
Share:

Etiketler

Recent Posts

Unordered List

Ordered List

Pages

Theme Support